top of page

Dönemler II – Devletçilik ve savaş ekonomisi (1930-1946)

1929’a kadar devam eden liberal ekonomi anlayışı 1930 yıllarda korumacılık-devletçilik politikalarına evrilmiştir. Korkut Boratav bu dönemi, 1908’den beri süregelen ekonomik anlayışın hemen hemen tersine çevrildiği, sistematik şekilde devletçiliğin uygulandığı “ilk sanayileşme” dönemi olarak tanımlıyor. Bu terse dönüşün dış koşullarla doğrudan ilgisi var. 1929 Küresel Buhranı sebebiyle dünyanın önde gelen ekonomilerinde çöküşler yaşanıyor, işsizlik artıyor ve sosyal huzursuzluklar başlıyor. Avrupa’nın totaliter rejimler, Sovyetler’in Stalin öncülüğünde sanayileşme hamlelerini artırdıklarını görüyoruz. Ekonomik faaliyetlerin dinamizmini kaybettiği ve özel sermayenin yatırım iştahı olmadığı bu dönemler, devletin ekonomide en önemli aktör olarak öne çıkmasına sebep oluyor. Devletçilik bu bakımdan zorunluluk olarak doğdu bizim için... 1939’a kadar olan dönem devletleştirme/millileştirme adımlarının atıldığı ve ekonomide iktisadi egemenliğin devlet eliyle kurulduğu dönem. Birçok limanın, tersanenin, demiryollarının, madenlerin devletleştirildiğini; devletin politika ve sosyal etki alanının genişletildiğini görüyoruz. 1939 sonrası dönem ise dünya savaşı yılları.

İlk dönemin Lozan’dan kalma şartları ve o zamana kadarki savaşların yükü, ülke içinde sermaye birikimini ve özel girişimi kısıtlamıştı. Özel girişim için gerekli insani sermaye de eksikti. Yıllarca savaşmış bir milletten bahsediyoruz. Savaşmış, sanayi ve ticarette gelişememiş. Ticaret azınlıklara veya yabancılara kalmış. Yani Batı’daki ulus devlet sürecinin paydaşı milli tüccar sınıfı bizim Cumhuriyette etkili değil. Bizi değişime zorlayan iç dinamiklerimizden biri bu. Devlet eliyle milli sermaye oluşturarak sırtını verebileceği yerli kapitalist tüccar ve sanayiciler yetiştirme gereği duyuluyor. Celal Bayar’ın 1933’te söylediği “bu memleketin çocukları memlekette sanayi vücuda gelsin diye büyük bir külfete katlanırken bunun nimetini ecnebilere kaptıracak değiliz” sözü bu dönemin kodlarını veriyor. Yapılacaksa devlet yapacak, yapılacaksa yerli ve milli olacak. Bazı yatırımlar için ABD, İngiltere, Almanya ve Sovyetler’den borç alındığı da oluyor. Fakat devlet öncü. Devlet öncülüğünde sanayileşme hamlelerinde en dikkat çeken husus ihtiyaç duyulan sermaye için para arzını artırmamak ve bütçe dengesi bozmamak için hassas olunması. Para politikalarında da değişim var. 1930’da Merkez Bankası kuruluyor. Böylelikle para politikasını yönlendirecek spesifik milli bir kurumun eksikliği gideriliyor. Merkez Bankası işlevini önceki yıllarda Londra sermayeli Osmanlı Bankası yürütmekteydi. Merkez’in kurulmasıyla Osmanlı Bankası’nın statüsü değiştirilmiş, Hükümetin para arzındaki denetim gücü artmıştır. Bu dönem çıkarılan Türk Parasının Koruma Kanunu ile Hükümet Türk parasının değerini kendi belirliyor, döviz hareketlerinde denetim ve kontrolü artırıyor. Devletin politika uygulama alanlarının güçlendiği alanlardan bir diğeri de dış ticaret. Hedeflendiği gibi dış ticarette de disiplin sağlanıyor. Lozan’dan kalma Osmanlı gümrük tarifelerinin geçerliliği 1929 yılında son bulmasıyla ithalat ve ihracat tarifelerinde hükümet hareket alanı buluyor, kontrolünü artırıyor. Satın aldığımızı içeride üretme (ithal ikame) anlayışı getirilerek ilk olarak un, şeker ve kumaşla ithal ikame başlatıldığını görüyoruz. Bu durum dış ticarette fazla vermemize sebep oluyor. 1933 yılında Sümerbank kuruluyor. Sümerbank bünyesinde öncelikle tekstil sektörü olmak üzere birçok sektörden fabrika var. Ekonomik kurumsallaşmada çok önemli adımlar bunlar. İlk 5 Yıllık Sanayi Planı da yine bu dönemde, 1934’te kabul ediliyor. 1933-1939 yılları arası yıllık % 9 büyüme olduğunu görüyoruz.

Başarılı bir devletçilik politikası için güçlü, merkezi, kapsayıcı bir devlet gerekli. Siyasal ve ekonomik açıdan yasal/kurumsal düzenlemelere bakalım. 1930 yılında siyasette çok seslilik denemeleri oluyor. Atatürk’ün önerisiyle Serbest Fırka kuruluyor. Fakat aynı yıl kurucuları tarafından kapatılıyor. Bu denemeler devletin niyetini ve istikametini gösteriyor. Siyasal hayatın genişletilmesi kapsamında kadınlara önce belediyelerde (1930) sonra genel seçimlerde (1934) seçme-seçilme hakkı getiriliyor. Okullaşma oranlarında önemli artışlar görülüyor. İş kanunu o döneme kadar tasarı halindeyken sanayileşme ile birlikte ihtiyaca dönüştüğü için 1936’da yasalaşıyor. (1945’te Çalışma Bakanlığı kuruluyor.) Yine 1936’da Montrö Boğazlar Sözleşmesiyle Boğazlar üzerinde devam eden komisyon yönetimi son buluyor, hakimiyet Hükümete geçiyor. 1940’ta çıkarılan Milli Korunma Kanunu ve Varlık vergisi de savaş şartlarının dayattığı önemli düzenlemeler. Kanunla, karaborsa gibi piyasada etkinsizlik yaratan durumlara karşı devlete fiyat kontrolü uygulama, ürünlere el koyma gibi yetkiler veriliyor. Azınlıkların servetlerinden “vergi” alınmasında ise sermayenin Türkleştirilmesi amaçlanıyor… Bu yıllar 2.Dünya Savaşı’nın dönemine denk gelir. Savaş sonrasında, Cumhuriyetin kurulmasından beri tartışmalara konu olan ve ulus devlet sürecinin en önemli gündemlerinden olan toprak mülkiyeti için de 1945’te adım atılmıştır. Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu, kamuya ait toprakların topraksız köylülere dağıtılarak üretimi artırmayı ve büyük arazi sahiplerinin ekonomik gücünü sınırlamayı amaçlıyor. Tüm bunları merkezi devlet inşası ve devlet gücünün pekiştirilmesi olarak yorumlayabiliriz. Devletçilik ve savaş ekonomisi dönemi, 1940’ların ikinci yarısına doğru, yani savaş sonrasındaki değişimin ayak sesleri duyulunca son buluyor. Savaş sonrası ABD’nin bir dünya gücü olarak sahneye çıkması Türkiye’yi de etkiliyor. 1950’li yılların izlerini, 2.Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan yeni dünya düzeninde arayacağım. Bir sonraki yazıda…


Serinin Yazıları

Dönemler II – Devletçilik ve savaş ekonomisi (1930-1946)

Dönemler VIII – Sonuç: Zihinsel dönüşüm

Dönemler IX – Sonuç: Siyasi dönüşüm

Dönemler X – Sonuç: Ekonomik dönüşüm

Yararlanılan Kaynaklar

Yakup Kepenek, Nurhan Yentürk (2010) “Türkiye Ekonomisi” Remzi Kitabevi

Korkut Boratav (2019) “Türkiye İktisat Tarihi 1908-1915” İmge Kitabevi

Yalın Alpay, Emre Alkin (2019) “Olaylarla Türkiye Ekonomisi” Hümanist Yayınları

Mahfi Eğilmez (2018) “Değişim Sürecinde Türkiye – Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Sosyo-Ekonomik Bir Değerlendirme” Remzi Kitabevi

Tüm yazılar

bottom of page