top of page

Milliyetçi düşüncede rehavet

Milliyetçilik öyle bir fikirdir ki bir kere zihinlere yerleşti mi tüm fikirlere tesir etmesi engellenemez. Yüz yılı aşkın süredir var olan, Türkiye’nin kuruluşundan bugüne çoğu zaman “etkileyen” zaman zaman “etkilenen” ve değişik kalıplarda vücut bularak bugüne kadar gelen bir düşünce sistemidir.

Türk milliyetçiliğinin geleceği hiç şüphesiz milliyetçi düşünceye hizmet edenlere; bilen, düşünen ve onu harekete çevirebilenlere bağlıdır. Sahip olduğu tarih milliyetçilik fikrine önemli bir literatür sağlıyor olsa da 2000’li yıllar Türk milliyetçiliğinin kendini yenilemekte zorlandığı yıllar olarak başladı. Bunun mutlaka haklı sebepleri var. İçinde bulunduğumuz zamanı tarif etmek zor olduğu için milliyetçiliği daha önce olduğu gibi zamanın ruhuna göre şekillendirmek de zorlaşıyor. Türk milliyetçiliğinin bugün önüne çıkan engellere yanıt verebilmesi için o engeli doğru ve zamanında tanımlaması gerekiyor.

Zamanın kalıplaşmış ve sistematik bir düşüncenin gelişmesine izin vermiyor oluşu, bir iddiaya, ideale, ülküye sahip olanlarda rehavete sebep oluyor. Özellikle milliyetçilik gibi tepkiden beslenen düşünceler, karşısında neyin var olduğunu kestiremedikleri için entelektüel bir karşı koyuş yerine “harekete hareket” şeklinde tepki vermek zorunda kalıyor. Türk milliyetçiliğinin bugün ideolojik bir gelişim sancısı yaşamasının ve derinleşememesinin sebebi bu. Bu yüzden Türk milliyetçiliğinin gelecek elli yıldaki milli birliği sağlama, devleti yönetme ve siyaseti yönlendirme iddiasını somut gerçeklikler üzerinden değerlendirmek daha doğru olacaktır. Türkiye’nin sorunlarına karşı üreteceği somut çözümler milliyetçilik fikrini derinleştirmekle beraber yatay olarak da genişletecektir. Böylece milliyetçilik sıçrama alanı bulacak; meşru bir müdafaa eylemi olmanın ötesinde ilerleme gücü verecek bir iddia, bir vizyon, bir manifesto haline gelecektir.

Tüm yazılar

bottom of page