top of page

2001 krizine giden yol

Bugünlerde yaşanan ekonomik çalkantılar Türkiye’nin kendine has krizlerinin yeniden hatırlanmasına neden oluyor. En son 2001 yılında ülkemiz ekonomideki kötü yönetim sebebiyle tamamen kendine özel bir kriz yaşamıştı. 2001 krizi likidite krizi olarak ortaya çıktı. Likidite ihtiyacındaki artış sonucu faizler yükseldi. Bilançosu zayıf bankaları vuran krizin reel sektöre yansıması da ağır oldu. Borsa yüzde 20 değer kaybetti. İflaslar başladı. İşsizlik patladı. Ekonomi yüzde 5,7 oranında daraldı.

2001 krizine giden süreci anlamak için 90’lı yıllardan kalma izlere bakmak gerekiyor. O dönem ekonominin zayıf tarafında kamu kesimi borçları var. 90’lı yıllardan itibaren sürekli artan ve sürdürülemez boyutlara ulaşan kamu borçları kamu kesiminin daha yüksek faizle borçlanmasına sebep oluyordu. 94 krizine sebep olan bu yüksek borç-yüksek faiz sarmalı 2001 krizinin de başlıca sebepleri arasında yerini aldı. Finansal sistemin bozuk olması ise hem krize giden sürecin yapı taşı oldu hem de krizden çıkışı engelledi. Kamu bankalarındaki kötü yönetim ve yüksek görev zararları, özel bankaların reel sektör yerine kamuyu (DIBS alarak) finanse etmiş olması finansal sistemdeki yapısal bozukluğun göstergesi oldu. Bankaların yurt dışı yükümlülüklerinin artması da sistemi kur şokuna karşı kırılgan hale getirdi.

Bu darboğazın ortadan kaldırılması için 2000 yılında enflasyonu düşürme ve büyüme odaklı önlem paketi uygulamaya alındı. Pakette sıkı maliye politikası ile mali disiplin hedeflenmiş, para politikası yabancı kaynak girişine bağlanmıştır. Programın uygulanmaya konulmasıyla birlikte faiz oranları beklentilerin üzerinde hızla gerilemiş, enflasyon önemli ölçüde yavaşlamış, üretim ve iç talep canlanmaya başlamıştır.* Fakat enflasyonun beklenen hızda düşmemesi sonucu TL’nin reel değer kazanması, enerji fiyatlarındaki yükselme gibi sebeplerle 2000 yılı cari açığı beklenenin oldukça üzerinde gerçekleşmiştir. Hedeflerden uzaklaşma ve politik belirsizliklerin etkisiyle dış kaynak girişi azalmış, likidite sorunu daha da derinleşmiştir. Likidite sorunu yıl sonuna doğru IMF ile yapılan anlaşma ile giderilmeye çalışılmıştır. 2001 krizi, zaten bozuk olan ekonomik şartların üzerine 19 Şubat’taki anayasa fırlatma olayı eklenince kendini göstermiştir. Siyaseten iflasın ekonomiye olan güveni bitirmesi ile sermaye kaçışı başlamış, bir günde 7,6 milyar dolarlık döviz talebi gelmiştir. Merkez Bankasının talebi karşılamada yetersiz kalması ve ödemeler sisteminin çökmesi sonucu dalgalanmaya bırakılan dolar kuru iki katına çıkarken ekonomi tam anlamıyla çöküş yaşamıştır.

Tüm yazılar

bottom of page