top of page

Yeni bir ihracat hikayesi

Türkiye’nin cari açık sorununa ve döviz ihtiyaçlarına karşı yan etkisi en düşük gelir kaynağı ihracat. 80’li yıllarda dışa açılma ve liberalleşme politikalarıyla beraber Türkiye ihracatta önemli mesafeler kaydetti. 24 Ocak kararları olarak bilinen kararlar çerçevesinde piyasaya devlet müdahalesi azaltıldı, piyasa ekonominin gelişmesine yönelik adımlar atıldı. Kamu kesiminin daraltılması, esnek kura geçilmesi, yabancı sermayenin önünü açılması, ithalatın serbestleştirilmesi, ihracat dayalı sanayileşmenin özendirilmesi ve ihracatın desteklenmesi bu kararlar içerisinde öne çıktı. O günden bugüne ihracat, Türkiye’nin ekonomi politikaları içerisinde önemli bir yer tutuyor.

Öncelikle nereden nereye geldiğimize göz atalım. Başlangıç yılı olarak 2001 yılını alacağız ve Türkiye'nin geldiği noktayı 5 ülke ile karşılaştıracağız. İlk göstergemiz ihracat tutarımız. Son 16 yılda ihracatımızın değer olarak 4 kat (yüzde 400) arttığını görüyoruz. Oran olarak da artış var. Dünya ihracatından aldığımız pay 2001 yılında yüzde 0,5 iken bu oran 2017’de yüzde 0,89‘a yükseliyor. Çin, Güney Kore, Tayland, Endonezya ve Malezya gibi gelişmekte olan ülkelerle karşılaştırdığımızda hem paydaki artışımız hem de değer artışı olarak Çin hariç önde yer alıyoruz. Çin’in ihracatı 2001’den 2017’ye yüzde 750 artarken, Güney Kore’nin yüzde 282, Tayland’ın yüzde 268, Endonezya’nın yüzde 200, Malezya’nın yüzde 145 artış gösteriyor. Dünya ihracatından aldığı paylarda ise Çin’in payı yüzde 4’ten yüzde 13’e, Güney Kore’nin yüzde 2,4’ten yüzde 3,2’ye, Tayland’ın yüzde 1’den yüzde 1,3’e, Endonezya’nın yüzde 0,91’den yüzde 0,96’ya yükselirken; Malezya’nın payının yüzde 1,4’ten yüzde 1,2’ye düştüğü görülüyor. Paydaki düşüş bir ülkenin ihracatını artırsa da dünya ihracat pastasından daha az pay aldığını gösteriyor. Yani dünyadan daha yavaş ilerlediği anlamına geliyor.

İhracatta başarılı bir dönem geçirsek de yeni ve zorlu bir döneme giriyoruz. Türkiye’nin ihracatı ve pazar payının önümüzdeki yıllarda artarak devam etmesi için herkesin attığından bir adım fazlasını atmamız gerekiyor. Bunun için ihracat yapısında önemli dönüşümlere ihtiyaç duyuluyor. Bu yapıyı özellikle ihracatçılar, sektörler, ürünler, pazarlar gibi başlıklar altında incelemekte fayda var. Öncelikle toplam ihracatın yarısını 500 şirketin yaptığını bilmeliyiz. 70 bine yakın ihracatçının sadece 15 bini 3 sene üst üste ihracat yapıyor. Buna ilaveten ihracat belirli sektörlerde yoğunlaşıyor. (Otomotiv, Makine, Demir Çelik, Kimya, Tekstil ve Konfeksiyon, Altın ve Mücevherat, Elektrik-Elektronik, Meyve ve Sebze) Otomotiv ve makine başta olmak üzere bu sektörlerin de dışa bağımlılığı çok yüksek. En çok ihraç edilen 5 ürünün (otomotiv, makine, tekstil konfeksiyon, altın ve mücevherat) ihracat içindeki payı yüzde 40’larda. Bu ihracatın hassas yapısını gösteriyor. Satılan ürünler içinde yüksek teknolojili yani yüksek katma değerli ürünlerin payı yüzde 3,5’larda. Orta yüksek, orta düşük ve düşük teknolojili ürünlerin her birinin payı ortalama 30-35’lerde seyrediyor. İhracat pazarlarında ise başta AB ülkeleri geliyor. 2001 sonrası Orta Doğu ve Kuzey Afrika pazar payının önemli ölçüde arttığı görülüyor. Çoğunlukla ihracat fazlası verdiğimiz bu coğrafyalardaki politik istikrarsızlıklar da ihracat yapımızın hassas yanını gösteriyor. İhracatın büyük oranda yakın coğrafyamızda yoğunlaşması da Türkiye’nin ihracatta yeni sayfalar açması gerektiğini gösteriyor. İhracatta yeni bir hikaye yazmak için ihracatçı, sektör, ürün ve pazar perspektifinde yeni ve özel politikalara ihtiyacımız var.

Etiketler:

Tüm yazılar

bottom of page